19 Mart 2016 Cumartesi

korku üstüne...



Korkuyorum.
Çünkü Türkiyeli olmak bunu gerektirir.
Dünyanın öte yanında, bir avrupa kentinde yaşıyor olsam da iliklerime kadar korkuyorum.
Bir manyağın çıkarcı politikası uğruna parçalarıma ayrılmaktan korkuyorum.
Birinin parçalarına ayrılmış bedeninin saçlarıma, yüzüme sıçramasından korkuyorum.
En olaysız şehirlerde birinde yaşayan annemin pazara gitmesinden bile korkuyorum.
Büyük ablamın her gün işe gidip gelmesi bile tüyler ürpertici.
Küçüğünün minik yavrusunu operaya götürecek olması bile sakıncalı.
Saçmalama ya operaya da bomba koymazlar herhalde diye kendimi rahatlatamıyorum.
Çünkü herhangi bir etik anlayışları olduğunu ya da kaldığını düşünmüyorum.
Ölmekten, öldürülmekten,sevdiklerimi yitirmekten ölesiye korkuyorum.
Sade nefes alıp veren bombalardan değil, her şeyden korkuyorum.
Ankara'da 10 yıl yaşadım.Yurda,evime yalnız dönerken hep korktum. Hırsızdan,arsızdan, tecavüzcüden, tacizciden, eve sipariş getiren kuryeden,tamirciden,her gün işe giderken önünden geçmek zorunda kaldığım parti binası önündeki laf atan polislerden, arkamdan yürüyen işinde gücünde insandan korktum.Kabanını açıp penisini gösteren sapıktan da, ben yürürken bir şey sormak için yavaşlayan yaşlı amcadan da,dükkanının önünde sigara içen kuruyemişçiden de hepsinden korktum.
Çankaya'nın göbeğinde otururken evime azıcık geç döneceksem etek giymekten korktum.
Her akşam eve dönerken annemi aradım apartmana girene kadar konuştum. Bir şey olursa en azından telefonun ucunda biri var olsun diye.
Sonra gezi günleri geldi.Korka korka sokaklardaydık günlerce haftalarca, ama hep çok geçe kalmadan eve dönememekten korktum.Salonumun penceresini açmaktan korktum helikopter sesleri,çığlıklar duyacağım diye.Sivil polis bile olduğundan şüphelendiğim bir adamın yaşıtım bir kızı saçlarından kavrayıp bir arabaya tıkmadan bir kaç saniye önce, bana bakan gözlerinden korktum.Bu olaydan sonra sokaktan duyduğum çığlığa bakmak için cama çıkmaktan korktum.
Gezi bize hep direnmeyi, birlik olmayı öğretti diyorlar ya belki ben korkaktım.Bana sadece sokakta yürürken acaba bu insanlardan kaç tanesi kafamı kaldırıma vura vura beni öldürebilir diye düşünmeyi öğretti.Her gün konuştuğumuz, alışveriş ettiğimiz kasabın, bakkalın yeri gelirse! beni öldürebileceği düşüncesini öğretti.
Korka korka yaşanır mı?Yaşanırmış, öğretti.
Sonra Özgecan...
Koskoca bir şehirden nefret ettirdi.Bütün dolmuş şoförlerini aynı keseye mi koysam, hepsinden korksam mı acaba,taksiye dolmuşa yalnız binmemeli.
Hayatımda bir kere tek başıma bir film izledim sinemada.
Bizim büyük çaresizliğimiz...
Ankara'nın en eski, köklü sinemalarından birinde.
Tek başıma olmaktan korktum.
Twitter'a bakmaktan korktum.Bir olay olduğunda ölenlerin kategorize edilmesinden korktum.Ankara'da 3 keredir sadece şansıma ölmemiş oluşumun bana bir şekilde geri döneceğinden korktum.Kuzenlerimin, arkadaşlarımın Ankarada yaşıyor olmasından korktum.Her gün yitip giden canlara bir kulp takmaktan korktum.Ama ile başlayan cümlelerden korktum.
3000 km ötedeki canım ülkemde patlayan her bir bomba, her tecavüz, her kadın cinayeti,
her çocuk suistimali benim göğsüme yük olarak döndü.Sanki kocaman bir ayı oturuyor kalbimin üstünde nefes alamıyorum.
İnsanlar ölüyor, bu vebali nasıl taşırım korktum.
Öyle bir korku ki bu genetiğime işledi, Bu sabah İstanbul'daki patlamadan sonra bugün Zaragoza'da sokağa çıkmaktan korktum.Ben kısmen daha güvenli sayılabilecek bir ülkede bu hislerleyken ülkemde her yeni güne korkuyla uyanıyor insanlar...
Yeter!
Ömrümüzü yediniz!
Bizi korkuya hapsettiniz!
Bi siktir olup gidermisiniz lütfen!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder