25 Mart 2016 Cuma

Madrid'de 5 saat !


Geçtiğimiz haftalarda bir pazartesi elçilik için Madride gitmem gerekti.
Günübirlik Madride gidip gelebileceğim bir hayatı hiç düşünmezdim :)
Ama hayat bu, süprizleriyle insanın ayaklarını yerden de kesebilir, ters köşe de edebilir.
Şimdilik bana gülümsüyor çok şükür.

İş güç gibi sıkıcı nedenler nedeniyle kalamadığım ama 5 saatlik sıkıştırılmış Madrid gezimden biraz bahsetmek istiyorum.

Madrid'de Türk Büyükelçiliği Barselona'daki gibi çok havalı  (Paseo de Gracia) bir sokakta değil ne yazık ki. Ancak Plaza de Colon' a çok yakın yürüyerek 10-15 dakika mesafede.

Burada bir parantez açmak istiyorum. Elçilikte Plaza de Colon'a nasıl giderim diye sorduğum Türk genç adamla birebir konuşmam ;
- Plaza de Colon'a nasıl giderim burdan?
-Puff bana mı soruyorsun?
-Evet, Madrid'de yaşayan taraf sen olduğuna göre :)
- Bilmiyorum , hiç gitmedim
- Ne kadar zamandır burdasın?
- 4 ay
-Madrid'i sevdin mi peki?
- Yeak yaa çok çirkin beton yığını
- Hımmm, İspanyolca ne alemde?
- hiç anlamıyom yaa, biraz konuşuyom ama anlamıyom 
-( ?????!!!) hımmm

Gerçekten , abartısız bu konuşma geçti aramızda. Maximum 30'lu yaşlarda bir genç adam. Görev tanımı nedir ne değildir bilmiyorum ama İspanyolca konuşamadan elçilikte çalışabilen,4 aydır merkeze hiç gitme gereği duymadan bir şehirden nefret edebilen yetenekli bir genç! Siz onun gibi olmayın emi :)

Daha önce 5 kez sadece havaalanına gelebildiğim İspanyol başkentini 
ben bu ilginç adamın aksine 5 saatte çok sevdim. 

İlk olarak Plaza de Colon'a gittim, Turist ofisinden haritalarımı yüklenip yolumu çizdim.
Plaza de Colon'da adından da anlaşılacağı üzre bir Kristof Kolomb heykeli var.Başka pek bişey yok .Ayrıca  Hard Rock Cafe ve Biblioteca National  de civarda uğramak isterseniz.





Milli Kütüphanemizin kitaplarının ihale yoluyla kilosu 20 kuruştan kitapçılara, hurdacılara satıldığını düşündükçe delirmemek ,İspanyol Milli Kütüphanesine baktıkça kıskanmamak elde değil.
Aynı zamanda müze de olan kütüphanenin Müze kısmı pazartesi günleri kapalı ancak diğer günler sabah 10'dan akşam 8'e kadar ücretsiz gezebilirsiniz.
Müzenin olduğu sokağı takip ederek Palacio de Cibeles'e ulaştım. Aynı zamanda Palacio de Communicaciones de denen ve günümüzde belediye olarak kullanılan bina şehrin tarihi merkezinin önemli sembollerinden birisi.



Palacia Cibeles'in hemen karşısında Gran Via caddesi başlıyor.Alışveriş çılgınlarının  gözdesi. 5 katlı Primark vardı,gerisini siz düşünün. Cervantes Enstitüsü de Gran Via üzerinde yer almakta, ancak ziyaret edilebilirliği ile bir bilgim yok .Zara, Mango, Stradivarius, Bershka gibi İspanyol markaları zaten Türkiye'de fazlasıyla bulunmakta.Gelmişken değişik birşeyler alayım isteyenler için Türkiye'de (bildiğim kadarıyla) şubesi bulunmayan Natura ( zengin hippiler için , bir mumluk 15 euro falan) , Women Secret ( İspanyol Victoria Secret'ı efenim), Springfield ( pull&bear benzeri ),Lefties (portekiz asıllı, bütün bu markaların ürünlerinin aynısını daha ucuza satan ),El Corte İngles ( Bkz: "Crimen Ferpecto" ) Sfera ve tabi ki Desigual( ispanyolca anlamı "farklı"olsa da 35 yaş üstü her ispanyol kadının aynı görünmesini sağlayabilen bir marka, ironik ) 'e göz atabilirsiniz.
Feyşin blogger mıyım ben ya banane bunlardan diyenlere katılıyorum. Madrid 'e dönelim. Gran Via'nın bitiminden Puerta del Sol'e geçtim. Puerta del Sol Franco döneminde iç işleri bakanlığının merkezi olmuş eski postane binasının  ve Madrid'in sembollerinden " El Oso y el Madrono " nun görülebileceği bir hayli turistik bir meydan.


Mickey'leri ile meşhur Postane binası

Ayı ve Çilek ağacı heykeli 

Puerta del Sol'den sonra hemen Plaza Mayor'e koştum. Sonuçta ingilizcesi Erdoğanınkinden iyi olmasın muhteşem ingilizcesiyle Madrid'in çok sevgili belediye başkanı Ana Botella'nın da dediği gibi " There is nothing a quite like relaxing a cup of cafe con leche in Plaza Mayor "

Bu arada Plaza Mayor'e çok yakın mesafedeki Mercado de San Miguel'e mutlaka ama mutlaka gitmenizi öneririm.Tarihi bir marketin nasıl modern bir turist odağına dönüştürülebileceğini, İspanyol mutfağının zenginliklerini kendiniz görün tadın. Harika tapaslar, şaraplar, sangrialar, deniz ürünleri tadabilirsiniz.Web sitesi için tık tık http://www.mercadodesanmiguel.es/ 

Efenim Madrid müzeler cenneti.Sanattan, resimden hiç anlamasak bile Picasso, Goya, Velazquez, Dali adlarını en az bir kere duymuşuzdur.Madrid bu eşsiz ispanyol ressamların orijinal çalışmalarının sergilendiği müzelerle dolu. Madrid'te Museu Reina Sofia de Madrid en çok görmek istediğim müzeydi.Ona dahi giremedim. Başka bir haftasonunu iple çekiyorum Picassonun eşsiz Guernica'sını görmek için..

Benim vaktim bir hayli kısıtlı olduğu için heryere koşturmakla geçti diyebilirim. 5 saatimin sonlarına doğru yönümü Museu del Prado 'ya çevirdim. Müzeye girmeye vaktim yoktu ancak. Müzenin arka tarafına ve Parque del Retiro'nun girişine bakan bir cafede bir espresso'ya tabiki vaktim vardı(Sonra neden sanattan anlamıyorum, habire boğaz ). Bu arada Madrid'de kahve seçimlerim bir şeyin ayırdına varmama neden oldu. Zaragoza'da starbucks yok,Ankara'dayken çok sevdiğim starbucks'a aylardır gidemiyorum haliyle.Madrid'e gidince hemen starbucks'a koşucam öf püf diye düşünürken resmen canım istemedi ya. Kahve diye tatlı bir şuruba 5 euro vermenin,hele de yurtdışına çıkmışken yereli tatmak varken hala starbucks, burger king'te yiyip içmenin ne kadar anlamsız olduğunu farkettim.İspanya bir İtalya değil tabi ki kahve konusunda yine de en tırt cafede dahi içeceğiniz her hangi bir çeşit kahve starbucks'a beş basar. Naçizane önerim :)İspanya'da kahve kültürü başka bir post'un konusu olabilir bu arada. 

Çok ayrıntılı bir Madrid yazısı olmasa da umarım bu güzelim başkente gelip görme isteği uyandırmıştır içinizde bu yazı. Bir kaç fotoğrafla veda ediyorum.

Türk mutfağı yeyyyy!





Plaza Mayor

Bonus: Madrid belediye başkanı ve 2020 olimpiyatları için aday olan Madrid'i tanıtan konuşması









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder